Herkese merhaba, Kaos Feneri #7 yayında!
Bu hafta bültende iki bölüm var. Yeni çıkan kısaçaları “Fervent” sonrası “3 soru 3 cevap” bölümünde Farazi ile konuştuk. Kendi plak şirketi Deadly Habits’ten, gelecek planlarından, 90BPM stüdyosundan bahsettik. “Kısa Kısa” bölümünde de bu hafta dinleyip, sevdiğim albümleri yazdım. Bu arada bilgisayarım hala bozuk. İyi okumalar.
3 Soru & 3 Cevap: Farazi

Türkçe Rap’e biraz olsun kulak kabartmış herkesin bir Farazi beatine denk gelme olasılığı çok yüksek. Gün geçtikçe klasikleşen Farazi & Kayra albümleri, 5 kişilik süpergrup 90 BPM, Anti-kahraman, yurtiçinden ve yurtdışından isimlerle devam eden projeler ve kendi ismi üzerinden yayınladığı beattape’ler ile çok fazla parçada imzası bulunan, üretken bir isim Farazi. Hala da üretmeye, erken yaşlarda başladığı hip hop kariyerini belki de öncesine göre daha planlı bir şekilde sürdürmeye devam ediyor. Farazi ile benim yolum da yanılmıyorsam 2013 yılında Ozan a.k.a Da Poet sayesinde kesişti. Hep beraber sokakta bira içerken onlar Kayra, Sorgu ve Savai ile birlikte 90BPM’i kurdular, zaman içerisinde stüdyo açıldı, biraları oraya taşıdık ve yıllar geçti, arkadaşlığımız gelişti. Son yayınladığı kısaçalar “Fervent” de çıkınca 3 soru 3 cevap’a davet ettim, sağolsun kırmadı.
1) Paypal yasağından dolayı Türkiye merkezli sanatçılar Bandcamp'den faydalanamıyorlar ama sen buna bir çözüm bulmuş birisin. Deadly Habits Music adlı bir plak şirketin var, bu plak şirketi Hollanda merkezli Below System Records ile bağlantılı. Hem Türkiye'den sanatçıların albümlerini kendi plak şirketin üzerinden çıkarıyorsun hem Amerika'dan isimlerle çalışıyorsun, sürekli yeni isimler görüyorum beraber çalıştığın, genç ve yerli rapçiler de var. Bir strateji, kendi sorunlarını çözen bir sistem ağı var aslında. Anlatır mısın biraz?
Aslında her şey Paypal yasağıyla birlikte başladı diyebilirim. O dönemler hali hazırda birkaç kez majör plak şirketiyle çalışma fırsatım olmuştu. Tecrübelerim sonucunda o çalışma ortamının benim müziğim ve yapmak istediklerimle uyuşmadığını görünce kimseye ihtiyaç duymadan müziğimi dijital kanallara nasıl yükleyebilirim diye araştırıyordum. Kendi imkanlarımızla CD basıp elden dağıtabiliyorduk ama çok meşakkatliydi. Bu sürecin neredeyse tamamına sen de şahitsin. Evde CD yaz, Mecidiyeköy'de kapakları bastır, Tahtakale'den CD kutusu al, Taksim'de ofiste hepsini bir araya getir, Tarlabaşı'na kargoculara in ya da Galatasaray'a git PTT'den albümleri kargola. Geri dönen kargolar, yanlış teslimatlara falan girmiyorum. Bir yerden sonra kendimi müzisyenden çok e-ticaretçi gibi görmeye başladım. O noktada albüm basıp dağıtma işini bıraktım. İş zaten Türkiye'de de iyiden iyiye dijital müzik platformlarına kaymaya başlamıştı. Bandcamp'ten hatırı sayılır sayıda insana ulaşabiliyorduk ama Spotify, iTunes gibi büyük platformlara girmek için aracıya ihtiyaç vardı. Distrokid, CDBaby gibi platformların varlığını da keşfetmem o zamanlara denk geliyor. Gerekli hazırlıkları yaparken tam bu sırada Paypal TR'de yasaklandı. Yine tam o sıralar da Below System Records'la iletişim halindeydik. Bandcamp'ten "Hayalet Islığı Instrumentals"a denk gelip beğenmişler ve ABD'deki sanatçılarla çalışmam için bana teklifte bulunmuşlardı. Ben onlara bu durumu anlattığımda bana ortaklık teklif ettiler ve 2016'da Ağaçkakan'la birlikte yaptığımız Sahtekar'ın "Dünyadan Kovuldu" EP'siyle ilk projemiz yayınlanmış oldu.
Label'ı kurduğumda amacım ilk etapta elimizdeki albümleri dijital platformlara aktarmaktı. Sonrasında hedefim yaptığımız yeni işleri belirli bir plan dahilinde yayınlayarak katalogu genişletmekti. Üçüncü hedefim de sistem oturduktan sonra yeni isimlerle birlikte yeni projeler yapmak, bir nevi seri üretime geçmekti. İlkini rahat bir şekilde hallettik ancak ikinci kısımda işler pek planladığım gibi gitmedi ben de enstrümantal çalışmalara yöneldim. Bunun müzik hayatımda label açmaktan sonra aldığım en doğru karar olduğunu söyleyebilirim. Bu süreçte aldığım geri dönüşler ve getirilerle artık üçüncü döneme geçebildim. Bu dönemde bahsettiğin gibi -çok da açılmamak kaydıyla- yeni yüzlerle çalışmaya başladım. Bunun iki sebebi var. Birincisi yaklaşık 10 senedir süregelen dışa kapalılığı kırmak, ikincisi de seri üretim sürecinde insanlara sıkılmayacakları, her seferinde değişen ve gelişen eserler sunmak. Alchemist'e, DJ Muggs'a baktığınızda bir senede birçok MC'yle ortak projeye imza attığını görüyoruz. Bu durum da biraz beni tetikledi. Bu işi yapabiliyorum, benim yerimde olmak isteyen onlarca insan var, o zaman kendime ihanet etmemeliyim diye düşünüyorum artık.
Below System Records sayesinde elimde halihazırda çalışabileceğim en tepeden en bilinmeyen ismine kadar bir ağ mevcut. Onlar dijital platform ve global marketing işlemlerimi yürütüyor ben de sadece işimi yapıyorum. En başından beri yapmak istediğim buydu. Ben tüccar değil müzisyenim. Önce TR piyasası için yapmam gereken şeyler olduğu için işin o tarafını biraz bekletmek istedim açıkçası. Arada bazı single'lar yayınlıyoruz ama aslına bakarsan elle tutulur bir projeyi henüz hayata geçirmedik. Buradaki işleri biraz daha rayına oturtup iki tarafta da aktif çalışmayı planlıyorum.
2) 90BPM stüdyo dönemi hepimizin hayatında efsane bir dönem olarak kalacak bence. Çok güzel günlerimiz geçti. Aklında kalan komik, ilginç bir anı var mı? Kayıt altına almış olalım.
Çok fazla halka açık anlatılamayacak anımız var malum. Nedense Erdi'yle (Kosovalı Erdi) stüdyoya iki tane ağaç getirdiğimiz gün aklıma geldi. Sanırım eski Babylon'dan veya benzer bir yerden stüdyoya dönüyorduk. Gece baya geçti. Stüdyoya yürürken tombik tekeli geçince pizzacı, Hint yemekçi vs. sürekli batıp el değiştiren bir mekan vardı. Erdi önünde durdu, ağaçlara baktı ve "hadi götürelim" dedi. Koca ağaçları alıp koşarak stüdyoya gitmiştik. Sonra o ağacın bir tanesi 1 ay falan durdu orada galiba. Kimse de yadırgamamıştı. Bu vesileyle buradan sevgili Erdi ve değerli eşi Abetare'ye selamlarımı iletip, doğacak kızlarına güzel bir hayat diliyorum.
3) Hip hop dışında farklı müzik türlerinde sevdiğin üç sampling örneği verebilir misin?
The Chemical Brothers - Galvanize (Bu aslında biraz hilecilik gibi oldu)
Fatboy Slim - The Rockafeller Skunk (Fifa 99)
Teoman - Tek Başına Dans
Sonuncu tam olarak sample sayılmayabilir, aslında öyle severek dinlediğim bir şarkı da değil ama -sanırım sadece klip versiyonunda yer alan- intro'nun ardından hepimizin bildiği malum melodi girince yüzümde kocaman bir tebessüm oluşmuştu.
KISA KISA
-Bu bölümde hafta boyunca gözüme çarpan, dikkatimi çeken yeni çıkmış müzikleri kısa değerlendirmeler ile paylaşıyorum.-
Ben Bondy - Sibling (Bandcamp)
Ben Bondy, Sibling öncesinde bu yıl iki albüm daha yayınladı. Bunlardan ilki kısaçalar Myco, diğeri de Exael ile ortak albümü Aphelion Lash. Sibling, yayınladığı ilk uzunçaları. 2020, Ben Bondy için hızlı geçiyor. Ben ismini Sibling ile duydum. Albümün genel olarak atmosferini, ortam kayıtlarıyla canlanan dokusunu ve kendi içerisindeki üretken yapıyı çok beğendim. Deneysel elektronik müzik, ambient severlere şiddetle tavsiye.
Death Is Not The End - Bristol Pirates (Bandcamp)
Death Is Not The End, Londra merkezli bir plak şirketi. Ancak yeni hazırlanmış müziklerlerden ziyade geçmişte belli dönemlere odaklanıp o dönemleri konu alan derlemeler, toplama albümler yayınlıyorlar. Ben ilk olarak NTS'deki UK Soundsystem Special programını dinleyip tanımıştım ve sonra sıkı takibe aldım. Gerçekten çok spesifik müzikal noktalarla ilgileniyorlar. Devrim öncesi İran müziği, 1910-1940 yılları arasında Amerika'da kaydedilmiş İrlanda folk müziği, Jamaika gospeli, 1920 ve 1930'lardaki Portekiz fadosu, Kürtlerin dengbeji gibi. Hepsine bu linkten ulaşabilirsiniz. En son yayınladığı Bristol Pirates ise 1980'lerin sonlarından 2000'lerin ilk yıllarına kadar Bristol'de yayın yapan korsan radyolardan alınan kesitlerden oluştulmuş bir derleme. Legal olmayan yollardan yayın yapan korsan radyolarda o döneme ait reklamlar, illegal rave detayları, telefon yarışmaları, dub'dan jungle'a UK garage'dan grime'a kadar dönemin yeraltı müziklerinden alınan kesitlerle oluşturulmuş, bol cızırtılı altın değerinde bir tarihsel sesli döküman.
Roy Ayers & Adrien Young & Ali Shaheed Muhammad - JID002 (Spotify / Bandcamp)
Roy Ayers efsanesi 18 yıl aradan sonra yeni bir stüdyo albümüyle dönüş yapıyor hem de yanında iki süper prodüktör Adrian Younge ve Ali Shaheed Muhammad ile birlikte. 8 yeni parçadan oluşan albüm 1970'lerin teknolojisiyle kaydedilmiş. Jazz Is Dead serisinin ikinci albümünde Ayers, Younge & Muhammad üçlüsüne davulda Greg Paul, saksafonda Wendell Harrison, vokalde Joy Gilliam, Saudia Yasmein, Elgin Clark, Anitra Castleberry, Phil Ranelin ve Wendell Harrison eşlik ediyor.
The Koreatown Oddity - Little Dominiques Nosebleed (Bandcamp / Spotify)
Los Angeles'lı MC-prodüktör The Koreatown Oddity'nin Little Dominiques Nosebleed albümü geçen hafta en çok dinlediğim albüm oldu. 16 parçalık albüm, hip hop kültürüne büyük katkılar yapmış, kült albümler yayınlamış Stones Throw plak şirketinden çıktı. Çocuk yaşta geçirdiği iki araba kazasının hayata bakış açısını değiştirdiğinden söz eden Koreatown, başından sonuna kadar otobiyografik olan albümde yaşadığı mahalleyi, ailesini, çocukluğunu anlatıyor. İsmini aldığı Los Angeles’ın Koreatown bölgesinde büyüyen, asıl ismi Dominique Purdy olan rapçi albümün tüm prodüksiyonunu da üstleniyor. Rapçiliğinin yanında prodüktörlüğünü de çok beğendim açıkçası. Soul ve jazz sample’larını çok iyi işlemiş, skitlerle birlikte bir anda değişebilen şarkıların hikayesi, dinlemesi eğlenceli bir albüm ortaya çıkarmış. Albümde konuk müzisyen de oldukça fazla. Bu da albümün değişken ve renkli yapısına katkı sağlıyor. Hikayesiyle, müziğiyle son dönemde dinlediğim en orijinal hip hop albümlerinden.Bültenin sonuna geldik. Çarşamba tekrar görüşmek üzere.
Beni Twitter’dan takip edebilirsiniz: @drumzplease